3 Ocak 2011 Pazartesi

Profesyonel yöneticinin alet çantası

Profesyonel_yonetici2Çağdaş yöneticiler, önceki nesillerden farklı olarak çok yönlü ve rekabetçi bir ortamda, şirketlerini ayakta tutmak için küresel arenada mücadele etmek zorundalar. Neyse ki günümüz teknolojisi, yöneticilerin sürekli iletişimde kalması ve kontrolü elden bırakmaması için güçlü araçlara sahip.


Son yıllarda teknolojinin gelişimiyle birlikte dünya öyle bir hızla dönmeye başladı ki, şirketler ve çalışanlar da dahil olmak üzere kimse oluşan dev hortumun etkisinden kaçamıyor. Çok değil, bundan 20 yıl öncesine kıyasla bile inanılması güç şeylerin mümkün olduğu bir çağda yaşıyoruz. Mesajlarımızın dünyanın bir ucuna anında gidip geldiği, ücretli veya ücretsiz kaynaklardan bilgiye neredeyse sınırsız bir şekilde ulaşabildiğiniz, daha önce kendi halinde yaşayıp giden kişilerle birlikte sessiz sedasız yitip giden bilgi ve birikimin olanca cömertliğiyle ortaya döküldüğü, 30 yıldır görmediğiniz arkadaşınıza tek tıkla ulaşabildiğiniz, kıtalar arası mesafeleri anlamsız hale getiren, hayal gücünün sınırlarının ortadan kalktığı bir dünya.
Bu yeni dünya anlayışı, şirketler için de birçok fırsatı beraberinde getiriyor. Küresel satışların anında gerçekleşebildiği, bilgi ve tecrübe aktarımının saniyelerle ifade edildiği, mikro veya makro her ölçekte yönetimi mümkün hale getiren, bilgiden faydalanmanın her gün farklı yollarının keşfedildiği ve tüm bu fırsatların sürekliliğini sağlamak için kesintisiz iletişimin olmazsa olmaz olduğu bir dünyada, rekabet de farklı bir anlayışa doğru sürükleniyor. Artık rakibiniz sadece kendi ticaret sınırlarınızla sınırlı değil. İsveçli mobilya üreticisinin uyguladığı iş optimizasyonu modeliyle yerli mobilya üreticisini kendi evinde zorladığı, bir otomobili oluşturan binlerce parçanın birkaç tanesini tedarik etmek için Çin’den, Endonezya’dan teklif veren şirketlerle rekabet etmeniz gereken, tıpkı 100 metre yarışlarında olduğu gibi saniyenin yüzde birlik dilimlerinin birinciyle ikinci arasındaki farkı belirlediği bir dünyada yaşıyoruz.
Fırsatların alabildiğine cömert, rekabetinse bir o kadar acımasız olduğu bu çağda kazananı belirleme konusunda şüphesiz en önemli nitelikler arasında yöneticilerin sahip olduğu vizyon ve iletişim becerileri geliyor. Neyse ki dünyanın değişiminde böylesine söz sahibi olan teknoloji, yönetimi daha kolay ve verimli kılma adına yöneticilere birbirinden farklı araç ve olanaklar da sunuyor.
Bu yazımızda, bir yöneticinin yönetim ve iletişim becerilerini destekleyecek teknolojilerden oluşan bir alet çantası derledik. Yazımızda yer verdiğimiz teknolojilerin ve araya serpiştirilen püf noktalarının, teknolojiye değer veren yöneticiler için ideal bir kılavuz oluşturacağına inanıyoruz.


1-DİZÜSTÜ BİLGİSAYAR
Bir yöneticinin kullandığı araçlar arasında en çok işine yarayanlardan biri şüphesiz dizüstü bilgisayarlardır. Gittiğiniz her yerde yanınızda taşıyabildiğiniz bu cihazlar, her türlü işinizi ve iletişiminizi gerçekleştirme
konusunda size sınırsız olanaklar sunuyorlar ve gerek işle, gerek hayatla bağlantınızı canlı tutma konusunda yardımcı oluyorlar.
Diğer yandan, dizüstü bilgisayarlar da kendi içinde çok sayıda kategoriye ayrılıyor. Bu kategorilerden her biri de kendine özgü avantaj ve dezavantajlara sahip. Peki acaba sizin için hangisi uygun?


Ultra taşınabilir dizüstü bilgisayarlar
Bu sınıf, genel olarak yöneticilerin en çok tercih ettiği bilgisayar sınıfını temsil eder. Ultra taşınabilir bilgisayarlar taşınabilirlik konusunda oldukça önemli bir avantaj ortaya koymalarının yanında, çalışma ortamında da nispeten küçük bir izdüşüme ihtiyaç duyarlar. Bu özellikleri, otobüs, tren, uçak, kafe, toplantı odası ve benzeri ortamlarda sıkışık bir alanda bile cihazın çıkarılıp kullanılmasına olanak sağlar. Bu özellikleri son zamanlarda bu sınıf cihazların 10 saati aşan pil ömrüyle bir araya geldiğinde, mobil iş uygulamaları için ultra taşınabilir dizüstü bilgisayarları mükemmel bir platform haline getirir.
Bununla birlikte, ultra taşınabilir dizüstü bilgisayarların sundukları bu avantajlar bazı fedakarlıkları da beraberinde getirir. Bunlardan ilki, fiyatlarının oldukça pahalı olmasıdır. Zira bir yandan normal bir dizüstü bilgisayara yakın bir performans sunmaya odaklanırken aynı zamanda izdüşümü küçük tutmak, şirketlere tasarım ve üretim teknikleri anlamında önemli bir maliyet yükler. Çoğu durumda bir ultra taşınabilir dizüstü bilgisayarın fiyatı, standart bir dizüstü bilgisayarın en az 2 katı civarından başlar.


İkincisi, ultra taşınabilir bilgisayarların sıkışık ve narin yapısı bu aygıtları çarpma, düşme gibi olayların zararlı etkilerine daha açık hale getirir. İncecik ekranların üzerlerine konulan ağırlığa direnci nispeten daha düşüktür, sıkışık bir alanda yer alan sabit disk darbe sırasında sarsıntıya daha meyilli olabilir. Kullanıcıların bu anlamda dikkatli olması gerekir.
Üçüncüsü de, enerjiyi tasarruflu kullanma ihtiyacı ve yer sıkıntısı nedeniyle ultra taşınabilir bilgisayarlar standart dizüstü bilgisayarların sunduğu çağdaş işlemci ve grafik seçeneklerinden daha azıyla yetinmek zorundadırlar. Bir ultra taşınabilir dizüstü bilgisayar genel iş uygulamaları için yeterli performans sunsa da, asla üst seviye bir performans ortaya
koyamaz.
Son olarak, küçük ve taşınabilir sonuç ortaya koyma yaklaşımı donanım bakımından bu sınıf cihazların bazı fedakarlıkları gündeme getirmelerine sebep olur. Örneğin ekranları genellikle küçüktür, çoğunda dahili optik sürücü bulunmaz ve cihaz üzerindeki bağlantı yuvalarının sayısı sınırlıdır.
Standart dizüstü bilgisayarlar
Standart dizüstü bilgisayarlar, adı üzerinde bu sınıfın ortasında yer alan segmenti simgeler. Ortalama bir fiyata sahiptir, performans açısından vereceğiniz fiyata bağlı olarak orta ile üst uç arasında değişen bir skalaya kadar uzanabilir. Tasarım ve kullanışlılık açısından zengin bir çeşitlilik ortaya koyar, ekranları yeterince büyüktür ve bağlantı konusunda çoğu zaman ihtiyacınız olanı size vermeye yeter. Bilgisayarımın rengi pembe olsun diye tutturanından tutun da, bilgisayarımda dört çekirdekli işlemci kullanayım arka planda çalışan uygulamalar sıkıntı yaşamasın diye düşünenlere kadar bu sınıfta her kesime hitap eden ürün bulmak mümkündür.
Bu sınıftaki ürünlerin bir diğer güzel özelliği de, konfigürasyonun ötesinde kullanışlılık ve tasarım açısından da en büyük çeşitliliğe sahip olmalarında yatar. Çiklet tipi klavyeyi mi tercih edersiniz? Ayrı dizilmş numerik tuşlar sizin için vazgeçilmez mi? Kapak açıkken marka logosu parlasın ister misiniz? USB portları yanda mı olsa iyi arkada mı? Tuşlarınızda arka aydınlatma olmasının gece çalışırken rahatlık sağlayacağını mı düşünüyorsunuz? Parlak yerine mat ekran mı daha çok hoşunuza gidiyor? Piyasayı biraz araştırarak bu sınıfta ihtiyaçlarınızın hepsini bir araya toplayan bir model bulabilirsiniz. Üstelik de gayet uygun bir fiyata.
Bu sınıfın sahibini en çok düşündüren özellikleri arasında ise genellikle taşınabilirlik ve pil ömrü gelir. Bu sınıftaki bilgisayarlar çoğu konfeksiyondan sipariş verilmiş gibi 2,5 – 3 kilo ağırlığa sahiptirler, 15,6 inç ekran kullanırlar ve pil ömürleri 3 saat civarındadır (yine ekran boyundan ödün vermek kaydıyla bu değerleri bir miktar aşağı çekebilirsiniz). Bu da mobil ofis konusunda ilk tercih olmaktan öte, ihtiyaç duyulduğunda durumu kurtarmak üzere kullanılabilecekleri anlamına gelir. Hayır öyle değil diyenler, bilgisayarları adaptör ve aksesuarların da yanında olduğu bir çantaya doldurarak birkaç saat omuzlarında gezdirip böyle bir şeye tahammül edip etmeyeceklerine karar verebilirler.


Dizüstü bilgisayar satın alırken dikkat


Pil ömrü: Bilgisayarınızı özellikle seyahatlerde kullanacaksanız satın alacağınız dizüstü bilgisayarın pil ömrüne mutlaka dikkat edin. Katalogda yazan pil ömrünü değerlendirirken bunun ideal koşullardaki kullanımı yansıttığını ve normalde alacağınız pil ömrü performansının bunun biraz daha altında olabileceğini unutmayın.
Toplam taşıma ağırlığı: Dizüstü bilgisayarınızı yanınızda taşımak demek, sadece bilgisayarı sırtlanmak demek değildir. Beraberinde taşımanız gereken adaptör, aksesuvar ve çantanın ağırlığını da hesaba katın. Özellikle adaptör sürpriz yaratabilir, gözünüz açık olsun.
Hareketli parçalar: Satın alacağınız dizüstü bilgisayarda sabit disk olarak katı hal diski (SSD) seçeneği varsa, farkını vererek tercih etmeye bakın. Hareketli parça içermeyen bu sabit disk teknolojisi performansın artırılması ve pil ömrünün iyileştirilmesi konusunda dizüstü bilgisayarınıza büyük fayda sağlarken, hareketli parça içermediği için olası bir düşme veya darbede verilerinizin daha güvende olmasını sağlar.
Ekran performansı: Dizüstü bilgisayarınızı kullanırken en sık etkileşim kuracağınız, dolayısıyla ergonomi ve sağlık açısından en önemli parça ekrandır. Beğendiğiniz modeli satın almadan önce ekranına bakın, görüntünün keskinliğini ve farklı açılardan bakıldığında aşırı görüntü kaybı olup olmadığını inceleyin. Ekranın güneş ışığı ve benzer bol ışıklı ortamlarda yeterince performans gösterip gösteremediğini deneyin. İçinize sinmiyorsa başka modele yönelin.
Malzeme kalitesi: Dizüstü bilgisayarların üretiminde kullanılan malzemeler dayanıklılığına önemli ölçüde etki eder. Örneğin ekranın üst kapağına bastırdığınızda fazla eziliyorsa, bilgisayarınızın üzerine koyacağınız bir ağırlık ekrana zarar verebilir. Ayrıca ek yerleri gıcırdayan, pil kapağı tıkırdayan bir dizüstü bilgisayar kullanım sırasında canınızı sıkabilir.
Klavye ve işaretçi cihazlar: Dizüstü bilgisayarın üzerinde yer alan klavye ve fare işaretçisi, ekrandan sonra en çok kullanacağınız etkileşim araçlarıdır. Bunların kolay ve rahat kullanıldığından emin olun. Gerekirse bir metin dosyası açıp bir şeyler yazmayı deneyin, klavye ve işaretçinin parmaklarınıza ve kullanım şeklinize uygun olmadığını denetleyin. Gece çalışmayı düşünüyorsanız, alttan aydınlatılmış klavyeler az ışıklı ortamlarda işinizi çok kolaylaştıracaktır.
Bağlantı yuvalarının yerleşimi: Çoğu kişi dizüstü bilgisayar seçerken portların yerleşimine pek dikkat etmese de, fare, yazıcı ve kulaklık gibi birkaç parça aksesuvarı bağladığında kabloların sağdan soldan sarkmaya başlamasıyla ne yaptığının farkına varır. Dizüstü bilgisayar satın alırken bu konuyu da göz önünde tutun. Acaba kulaklık kablosu sağdan mı sarkmalı soldan mı? Yoksa önden mi daha uygun olur? USB portlarına erişmek için hep bilgisayarın arkasını mı çevirmek gerekiyor? Yoksa hepsi arkada olsa kablolarla uğraşmak daha mı kolay olur? Düşünün, karar verin ve beklentilerinize hitap eden modellere yönelin.
Optik sürücü: Özellikle netbook ve ultra taşınabilir sınıfındaki bilgisayarların bazılarında optik sürücü yer almaz. Optik sürücüye çok ihtiyacınız varsa satın almadan önce kontrol edin, sürpriz yaşamayın.
Gürültü seviyesi: Her dizüstü bilgisayar, ilk açıldığı anda ve fazla yük altında değilken sessiz sedasız çalışma eğilimindedir. Ancak video, multimedya, sayfalarca ilerleyen hesap tabloları gibi sistemi biraz zorlayacak uygulamaları devreye aldığınızda sistem bileşenlerinin performansının zorlanmasıyla birlikte soğutma pervaneleri de dönmeye başlar. Bu pervanelerin sesi bazı modellerde kullanıcıyı rahatsız edecek seviyelere ulaşabilir. Bu yüzden mümkünse sistemin ağır yük altına nasıl davrandığını gözlemleyin, pervanelerden gelen sesin kullanımda kulağınızı rahatsız etmeyecek seviyede olduğundan emin olun.


Performans sınıfı dizüstü bilgisayarlar
Tıpkı masaüstü bilgisayarlarda olduğu gibi dizüstü bilgisayarlarda da genel bir kural vardır: Performans istiyorsanız kasayı büyüğünden seçeceksiniz. İşte bu mantıktan hareketle, bazı üreticiler son zamanlarda masaüstü bilgisayarların becerileriyle yarışan, bununla birlikte halen dizüstü bilgisayar olduğunu iddia eden bir sınıf geliştirdiler.
Performans sınıfı olarak isimlendirdiğimiz bu modeller 5 kiloya yaklaşan ağırlıkları ve 17 inç üstü boyuta sahip ekranlarıyla yerinden kaldırmayı pek istemeyeceğiniz türden aygıtlardır. Pil ömrü de ancak sistemi elektrik kesintilerinin etkilerinden korumaya ve birkaç saat ayakta tutmaya yetecek kadardır. Fakat standart bir dizüstü bilgisayardan beklemeyeceğiniz ölçüde yüksek performans ve özellik ortaya koyarlar. RAID 0 konfigürasyonuyla bağlanarak disk performansını artırmayı amaçlayan çift sabit disk, kasa içine gömülmüş 5+1 hoparlör sistemleri, Blu-Ray sürücüler, optik ses çıkışları ve bu tarz bir cihazda beklemeyeceğiniz türden diğer bazı nitelikleriyle oturaklı görünümlerinin hakkını sonuna kadar verirler.
Bunun yanında standart bir dizüstü bilgisayarın size sağlayabileceği pratik kullanım olanaklarını da sunarlar. Ekranı klavyenin üzerine katlayıp sistemin kapladığı yeri azaltabilir, sadece bir adaptör bağlantısıyla kablo karmaşası yaratmadan masanızın üzerinde zengin bir çalışma ortamı oluşturabilir, hatta kendinize zaman ayırabildiğiniz anlarda tek bir tuşa basarak
televizyon veya HD film seyredip kaliteli ses sistemi üzerinden müzik de dinleyebilirsiniz.
Özetle, taşınabilirliği askıya aldığınız ve bedelini ödemeye hazır olduğunuz sürece, arabanızın arkasına atıp taşıyabileceğiniz ikinci bir bilgisayar veya yerinde sabit duracak bir ofis bilgisayarı olarak bu sınıfı tercih edebilirsiniz.


Netbook sınıfı dizüstü bilgisayarlar
Son yıllarda piyasayı saran netbook sınıfı bilgisayarlar, ultra taşınabilir bilgisayarlar kadar küçük ve hafif olmanın yanında çok ucuz fiyatlarıyla bir anda tüketicilerin gündemine yerleşti. Üzerlerinde optik sürücü barındırmayan bu sistemler, özellikle internette dolaşmak ve yazı yazmak gibi rutin işlemler için ideal çözümler olarak kabul ediliyorlar.
Doğal olarak taşınabilirliği ucuzlukla bir araya getiren bu çözümler, çoğu yöneticinin de ilgisinin bu cihazlara yönelmesine neden oluyor. Fakat siz siz olun, profesyonel amaçlar için netbook satın almadan önce iki kez düşünün. Çünkü bu cihazlar her ne kadar ilk anda cazip görünse de, iki önemli dezavantajları vardır: İşlem gücü, ekran boyutu ve klavye genişliği.
İşlem gücü açısından baktığınızda, netbook sınıfı bilgisayarlar genel amaçlar için yeterli, fakat özellikle çok sayıda uygulamayla çalışmak zorunda olduğunuz durumlar için zaman zaman insanı sıkıntıya sokacak ölçüde yetersiz bir performans ortaya koyarlar. Büyük bölümünün ekran çözünürlüğü de 10 inç ekran üzerinde 1024×600 ile sınırlıdır ki, bu çözünürlük çoğu internet sitesinin düzgün görüntülenmesi için yeterli değildir. Tüm bunların üzerine çoğu netbook bilgisayarın klavyesinin bu boyuta uyum sağlamak için normal klavyelerden daha küçük oluşunu eklediğinizde, profesyonel amaçlı kullanımda netbook sınıfının üzerine çarpı çekmek için bir sebebiniz daha olur.
Yine de netbook sınıfını taşınabilir bir çözüm olarak tamamen dışlamadan önce, piyasada ender bulunan 11,6 inç ekranlı çözümlere bakmadan karar vermemenizi öneririz. Bu sınıfa dahil olan netbook bilgisayarlar, daha büyük ekran boyutunda standart dizüstü bilgisayarlara denk HD kalitesinde 1366×768 ekran çözünürlüğü sunabiliyorlar. Ayrıca ekran boyutuna bağlı olarak büyüyen izdüşümün getirdiği avantajla, bu modeller diğer netbooklardan farklı olarak tam boy klavyeye ve 10 saate yaklaşan pil ömrüne sahip olabiliyorlar.
Mobil çalışma anlayışınız ağırlıklı olarak mesajların takibi ve yazışmalarla sınırlıysa, bunun yanında kapsamlı bir internet erişimine de ihtiyaç duyuyorsanız, ultra taşınabilir sınıfında karar kılmadan önce netbook kategorisindeki 11,6 inçlik modellere de bakmadan geçmemenizi öneririz.


2- MASAÜSTÜ BİLGİSAYAR
İş amaçlı kullanım için ofisinize bir masaüstü bilgisayar almayı düşünüyorsanız, proje çizen bir mühendis olmadığınız sürece önceliğiniz muhtemelen performans olmayacaktır. Zira performans kendine özgü fedakarlıkları da beraberinde getirir. Yüksek miktarda enerji tüketimi, susmak bilmeyen soğutma pervaneleri ve nereye koyacağınızı bilemeyeceğiniz devasa kasalar gibi.


Küçük form faktörü
Bu nedenle özellikle kurumsal kullanıma yönelik olarak çoğu kullanıcı, iş yerindeki bilgisayarların harcadığı enerji sarfiyatını düşürmek ve bilgisayarların masaüstünde kapladığı yeri azaltmak için küçük form faktörü adı verilen çözümlere yönelmeye başladılar. Bu çözümler bir masaüstü bilgisayarın tüm fonksiyonlarını sunabilmekle birlikte, normal masaüstü bilgisayarlara kıyasla çok daha az yer kaplayacak biçimde tasarlanıyorlar.
Bu form faktörüne sahip olan sistemler, terfi adına fazla bir seçenek sunmasalar da bir bilgisayardan beklediğiniz tüm fonksiyonları şık ve fonksiyonel bir yapı içinde bir araya getiriyorlar. Çoğunlukla pasif soğutma sistemleri tercih edildiği için fazla gürültü çıkarmıyorlar. Üstelik ofis ortamına uyum sağlayabilecek birbirinden farklı renk, biçim ve şekillerde karşınıza çıkabiliyorlar. Bu sayede şık ve sessiz ortamlar için çevresiyle bütünleşen, oldukça şık çözümler ortaya koyuyorlar.


Hepsi bir aradalar
Küçük form faktörünün yanında, estetiğe ve fonksiyonelliğe yönelik beklentileri tatmin etmek üzere All-in-one, yani ‘Hepsi bir arada’ türü sistemler de ofis kullanımında giderek yaygınlaşan ve dikkate almanız gereken bir sınıfı simgeliyor.


Nedir bu ‘Hepsi bir arada’ derseniz şöyle açıklayalım: Masaüstü bilgisayarlar ilk çıktıkları zamanlardan beri dört temel parçadan oluşuyor: Sistem bileşenlerini içeren bilgisayar kasası, buna bağlı bir ekran, kontrol için klavye ve fare. Bu yapılanma, doğal olarak farklı parçaların kablolarla birbirine bağlanmasını gerektiriyor ve kablo kalabalığına yol açıyor. Hepsi bir arada yaklaşımında ise sistem bileşenleri ayrı bir kasanın içinde yer almak yerine doğrudan ekranla bütünleştiriliyor. Bu yapıyı kablosuz klavye-fare seti ve yine kablosuz internet erişimiyle bir araya getirdiğinizde, çalıştırmak için prize takacağınız elektrik kablosundan başka kabloya ihtiyaç duymayan bir sisteme kavuşmuş oluyorsunuz.
Piyasada giderek yaygınlaşan hepsi bir arada çözümler masaüstü bilgisayarın rahatlığına alışan, fakat yer sorunu olan kullanıcılar için ideal bir çalışma ortamı sağlıyor. Sessiz, güç tüketimi konusunda tutumlu, ihtiyaç halinde kolayca yeri değiştirilebiliyor, bazı modeller televizyon niyetine de kullanılabiliyor ve yeni nesil örneklerde dokunmatik kullanım
olanağı da mevcut.


3- CEP TELEFONLARI VE AKILLI CİHAZLAR
Akıllı cep telefonları, mobil çalışma ortamı dendiği zaman bir yöneticinin yanından ayırmadığı cihazların başında gelir. Ajandanızı gözden geçirmekten e-posta cevaplamaya, web üzerinde arama yapmaktan videokonferans görüşmeye kadar birçok özelliği bir arada taşıyan akıllı cep telefonları, günümüz yöneticilerinin en favori araçları arasında.
Diğer yandan piyasada o kadar çok akıllı cep telefonu modeli var ki, bunların arasından en çok işinize yarayacak olanın hangisi olduğunu bulup çıkarmak bir dert. Yine de seçeneklere kısaca göz atmakta fayda var.


BlackBerry
Yöneticilerin mobil iletişim için kullandıkları yöntemler arasında yazılı iletişim, çoğu zaman sözlü iletişime göre çok daha önemli bir yer tutar. Çünkü yazılı iletişimde cevaplarınızı daha kolay sıralayabilir, yapılan yazışmaları belgeleyerek iş süreçlerini daha yakından takip edebilir ve önemli detayların unutulmasının önüne geçebilirsiniz. İş dünyasında yazılı iletişim e-posta demektir. Bireysel iletişimde MSN, Facebook gibi araçlar e-postanın önüne geçmiş olabilir, ama iş dünyasının resmi yazışmaları e-posta iletişimi üzerinden yürür. Daha uzun süre de böyle olacak gibi görünüyor.
İşte iş e-posta iletişimini kontrol altında tutmaya gelince, piyasada bu işi BlackBerry akıllı telefonlardan daha iyi yapan başka bir cihaz daha yok. Birçok farklı model arasından seçip beğenebileceğiniz BlackBerry telefonların en büyük özelliği, e-posta mesajlarını sunucuya düştüğü anda cep telefonunuza iletmesi ve buradan görüntülemenize olanak vermesi. Üstelik son model BlackBerry cihazları mesaj eklerini daha iyi görmenizi, hatta ekler üzerinde değişiklik yapmanızı sağlayan geniş ekranlar ve yazılım setleriyle birlikte geliyorlar.
Bunun yanında kişisel ajandanızın takibinden internet üzerinde dolaşmaya kadar hemen her akıllı telefonun sahip olduğu becerileri de kullanıcılarından esirgemiyorlar. Yetmediyse, BlackBerry için özelleşmiş uygulamalar sayesinde haber okumaktan hava durumuna bakmaya kadar farklı işlere yarayan birçok uygulamayı telefonunuza indirip kullanabiliyorsunuz. Buna kurumunuz için özel olarak geliştirebileceğiniz uygulamalar da dahil.
BlackBerry telefonların bir diğer güzel özelliği, pil ömrü ve klavye açısından rakiplerine göre oldukça başarılı bir performans ortaya koymaları. BlackBerry platformu, doğduğu günden itibaren anlık e-posta iletişimine odaklandığı için bugüne kadarki gelişimi boyunca iletişimin sürekliliğini ve hızını sağlamak adına güç tüketimi ve klavye dizilimi konusunda ideale doğru bir gelişim gösterdi. Bugün benzer platformlarla kıyasladığınızda, BlackBerry cihazlarının sürekli e-posta sunucusuna bağlı kalmasına rağmen etkileyici bir pil ömrüne sahip olduğunu ve piyasanın en rahat kullanılan klavyeleriyle donatıldığını görebilirsiniz.
Bununla birlikte, BlackBerry platformunun birkaç zayıf yönü de yok değil. Örneğin uygulama platformu, şimdilik diğer akıllı telefonlarla kıyaslanabilecek bir yazılım çeşitliliğine sahip değil.


Masaüstü bilgisayar alırken bunları da göz önüne alın


Kasa duruşu: Masaüstü bilgisayarlar çoğunlukla Tower adı verilen kule tarzı kasalara sahip olsalar da, yan yatırarak kullanılmak üzere tasarlanan Slim kasalar da mevcut. Bazı kasalar ise her iki şekilde de kullanılabiliyor. Bilgisayarınızın kasasını koymayı düşündüğünüz yere göre bu ikisi arasında bir seçim yapabilirsiniz.
Bağlantı yuvalarının yerleşimi: Bazı masaüstü bilgisayarlarda ses girişi, USB gibi sık kullanılan bağlantı yuvaları kasanın kolay erişilebilen ön bölümünde yer alır. Bilgisayarınıza USB bellek gibi aygıtları sık sık bağlayıp çıkarıyorsanız bu özellik sizi rahat ettirecektir.
Kart okuyucu: Bazı masaüstü bilgisayarlarda cep telefonu ve fotoğraf makinesi gibi aygıtların kullandığı kartlardan veri transferi yapmayı sağlayan kart okuyucular dahili olarak gelir. Masaüstü bilgisayarınızda yer alan dahili bir kart okuyucu sizi hem ek kablo kalabalığından, hem de ilgili aygıtları sürekli bilgisayarınıza bağlamak zorunda kalmaktan kurtaracaktır.
Ses sistemi: Masaüstü bilgisayarınız, dizüstü bilgisayardan farklı olarak kendi üzerinde bir ses sistemine sahip olmayacaktır. Bu işin de çaresine bakmak zorunda olduğunuzu unutmayın.


Ayrıca BlackBerry telefonların anında e-posta alıp gönderme hizmetinden yararlanmak için operatör üzerinden BlackBerry servisine abone olmak gerekiyor. Bu da telefon faturasında ek bir yük anlamına geliyor. Sürekli e-postalarla iç içe yaşamanın bir süre sonra ulaşılamama mazeretini ve mesai saati kavramını ortadan kaldırması da bazı kullanıcıların sonradan ah vah ettiği bir durum.


iPhone
2007 yılında piyasaya sürülen ve dördüncü nesline kadar tek bir ortak tasarım platformu üzerinde ilerlemesine rağmen akıllı telefon pazarının tozunu attıran iPhone, herkesin ilgisini üzerinde toplamaya devam ediyor. Peki, bir BT yöneticisi veya çalışanı olarak acaba bu telefon sizin ihtiyacınız görebilir mi?
Bu soruya doğrudan bir cevap vermek zor. İsterseniz platformun iyi yönleriyle başlayalım. Dev bir dokunmatik ekran haricinde neredeyse başka hiçbir şey barındırmayan bu telefon aslında bir iş platformundan çok eğlence platformu olarak tasarlandığı hissi bırakıyor. Üzerindeki iPod uygulaması, video görüntüleme kalitesi, hatta satın aldığınız anda üzerinde yer alan uygulamalara kadar genel eğilim bu yönde. Diğer yandan, takvim ve e-posta gibi uygulamalar konusunda da bir o kadar başarılı. Üstelik bu tip uygulamaları geniş dokunmatik ekran üzerinden ve kendine özgü arabirimiyle kullanmak da çok kolay. Mesaj eklerindeki dosyaları görüntülemek, takvim ve notlar arasında gezinmek ve bilgilendirmeye yönelik uygulamaları kullanmak oldukça eğlenceli.
Bunun üzerine, platforma özel olarak geliştirilmiş App Store adı verilen uygulama dükkanı üzerinden erişilebilen yüzbinlerce farklı uygulamayı da bir arada zahmetsizce bulmak mümkün. Yine endüstride bir ilk olan ve mobil uygulama pazarında liderliği elinde bulunduran bu platform üzerinde bulabileceğiniz uygulamaların yapabildiklerinin haddi hesabı yok. Bu uygulamalar genelde telefonun donanım profilini ve dokunmatik ekranını kullanarak yaratıcı çözümler üreten oyun ve eğlenceye yönelik şeyler, ama aralarında iş amaçlı kullanabileceğiniz sayısız örnekler de var. Dokunmatik ekran konusuna gelince de iPhone’un hakkını vermek lazım. Piyasada dokunmatik ekranın verdiği tepki ve kullanım hissi açısından şimdiye dek hiçbir model iPhone’un ilk modelinin dahi yanına bile yaklaşamadı.
Gel gelelim, Apple’ın kendine özgü platform kısıtlamaları nedeniyle telefonun senkronizasyonunu iTunes yazılımıyla yapmak zorundasınız ve iPhone’un aksine, iTunes tam bir baş belasından ibaret. Bunun yanında her ne kadar kullanması nispeten kolay olsa da dokunmatik klavyenin asla gerçek bir klavyenin yerini tutmayacağını iddia edenler var ki, bir yerde haklılar. Yine aynı platform sınırlamaları nedeniyle kendinize özel bir uygulama geliştirmek, telefona özel bir veri aktarmak veya telefonda ouşturduğunuz bir veriyi standart formatlardan birine dönüştürüp telefondan dışarı çıkarmak yer yer eziyete dönüşebiliyor.
Ayrıca telefonun cevaplama ve reddetme tuşlarının olmaması da önemli bir eksiklik. Tamam, geniş dokunmatik ekran her türlü ihtiyaca göre özelleştirilebilen bir arabirim ortaya koymanızı sağlıyor sağlamasına ama, cevaplama ve reddetme tuşlarının olmaması işi zora sokuyor. Zira mevcut yaklaşımda bu işlemleri yapmak için dokunmatik ekranda beliren düğmelere basmak veya bir izi soldan sağa kibarca sürüklemek zorundasınız. Ama olur ya, insanın eli ıslak oluyor yağlı oluyor telefon ekranda yaptığınız hareketleri bir
türlü algılayamıyor. Siz de çalıp çalıp susan bir telefonla boğuştuğunuzla kalıyorsunuz. Yine aynı sebepten dolayı karşınızdakine sinirlenip suratına telefonu çat diye kapatmak isterseniz, bu telefonda öyle bir da şansınız yok.


iPad bunun neresinde?


Hazır akıllı telefonlardan söz açmışken, günümüzün en hızlı bilişim eğilimi olan tablet bilgisayar konusuna da bir değinmekte fayda var. Tablet demişken de iPad’i kastediyoruz, çünkü diğer üreticilerin tablet çözümleri halen raflardan en az birkaç ay uzakta görünüyor.
Peki, acaba bir iPad alsanız gerçekten işinize yarar mı?
Cihazın içerik ve uygulamalar bakımından tıpkı iPhone’da olduğu gibi AppStore’a ihtiyaç duyan kapalı bir yapı ortaya koyması, birden fazla programı aynı anda çalıştırma yeteneğinin olmaması, internet tarayıcısının Flash animasyonları desteklememesi, USB bağlantısı bulunmaması gibi sebeplerle birçok kişi daha cihazı eline almadan burun kıvırıyor.  İçeriğe müdahele olanakları bir akıllı telefondan çok daha fazla, ama asla bir dizüstü bilgisayar kadar zengin değil.
Fakat yine de ağırlıklı olarak olumsuz görüşe sahip olanların atladığı önemli bir konu var: iPad öncelikli olarak bir bilgisayar değil, bir içerik tüketim platformu. Yani bunu dilediğiniz an internet sayfaları arasında dolaşabileceğiniz, e-posta alıp gönderebileceğiniz, kitap okuyabileceğiniz, video izleyebileceğiniz, fotoğraflarınızı görüntüleyebileceğiniz bir platform olarak değerlendirmeniz lazım. Zaten cihazın en öncelikli hedeflerinden biri e-kitap okuyucu pazarında rekabet etmek.
Buna anında açılıp kapanabilme özelliği, uygulamaların son derece hızlı açılabilmesi gibi yetenekleri de eklediğinizde ortaya şöyle ilginç bir sonuç çıkıyor: iPad içerik tüketimi konusundaki ihtiyacı karşılamak bir yana, daha önce ihtiyaç duyduğunuzun farkında bile olmadığınız şeyleri getirip çözüm olarak önünüze koyan bir cihaz. Daha önce eksikliğini hiç duymasanız bile, bir kez kullanmaya alıştıktan sonra onsuz kolay kolay yapamayacağınızı düşündüren bir teknolojik buluş.
Kısacası imkanınız varsa bir tablet cihazı almanız, büyük ekranda detaylı raporları görüntülemekten dünyada olup bitenlere hızla göz atmaya kadar önünüzde büyük bir ufuk açabilir. Üstelik dizüstü bilgisayarınızı yanınızda taşımanıza gerek kalmadan, sıkışık ortamlarda klavyeyi fareyi nereye koyacağınızı düşünmenizi gerektirmeden. Bizim tavsiyemiz, mevcut cihazlarınıza ek olarak ara çözüm niyetine mutlaka bir tablet çözümüne de sahip olmanız yönünde.
Bu arada çok değil, birkaç aya kadar piyasada birçok yeni çözümün yerini alacağını unutmayın.


Android, Symbian, Windows Mobile ve diğerleri
E-posta iletişimi üzerine odaklanan BlackBerry ve kendi tarzını yaratan iPhone haricinde kalan modeller öylesine çeşitli ki, bunları toplu olarak ele almakta fayda var. Aksi halde anlatmaya sayfalarımız yetmez.
Genel olarak Android, Symbian, Windows Mobile ve bir miktar da cihaza özgü işletim sistemi barındıran akıllı telefon modelleri çok büyük bir çeşitliliğe sahip. Aralarında iPhone’u bile geride bırakan devasa dokunmatik ekranlı modellerden, kayarak açılan klavyesiyle kolay yazı yazma olanağı verenlere kadar hemen her türden fonksiyona sahip olan model bulmak mümkün. Uygulama çeşitliliği ve becerisi açısından da sıralama yaklaşık olarak Android > Windows Mobile > Symbian > Kendine Özgü Platformlar şeklinde ilerliyor.
Ancak burada Android platformuna özellikle dikkat etmekte fayda var. Google tarafından taşınabilir cihazlara uyum sağlayacak biçimde hazırlanan bu mobil işletim sistemi platformu geliştiriciler arasında öylesine popüler hale geldi ki, uygulama çeşitliliği açısından neredeyse iPhone’u yakalamak üzereler. Üstelik bu platform iPhone’a oranla nispeten daha uyumlu, dosya ve verilerin paylaşımı çok daha kolay ve uygulamalar açısından bir o kadar becerikli. Buna her ihtiyaca uyum sağlayabilen donanım çeşitliliğini de eklediğinizde, bu sınıfta aklınıza bile gelmeyecek ölçüde işinize yarayacak çözümlerle karşılaşabilirsiniz. Yalnız ufak bir sorun var: Android Market platformu halen Türkiye’ye açık değil, o işin biraz etrafından dolanmanız lazım.
Fakat yine de, bu kategoriler altında yer alan hiçbir modelin anında e-posta iletişimi konusunda BlackBerry kadar becerikli veya dokunmatik ekran konusunda iPhone kadar başarılı olmasını beklemeyin.


4- MOBİL BAĞLANTI ÇÖZÜMLERİ
Mobil çalışma ortamının en büyük gereksinimlerinden biri internet bağlantısıdır. Neyse ki Türkiye’de 3G hizmetlerinin kullanıma girmesiyle birlikte bu iş büyük ölçüde sorun olmaktan çıkmış durumda.
Bu alandaki alternatif uygulamalar ise 3G modemlerden başlayıp bunun daha ötesine doğru uzanıyor.


3G modemler
3G bağlantı için cep telefonu yerine bilgisayarınızı kullanmak istiyorsanız, kullanabileceğiniz en temel araçlardan biri 3G modemler. Türkiye’de faaliyet gösteren her operatör tarafından sunulan bu çözümlerde tarifeler değişse de, hemen hepsinde modemin de içinde olduğu sözleşme seçeneklerine rastlayabilirsiniz. Diğer bir deyimle, servisi 12 ay veya daha uzun süre kullanma taahhüdü verdiğiniz sürece ayrıca modeme para ödemek zorunda kalmıyorsunuz.
Operatörlerin sunduğu modemler, tasarım haricinde birbirinden pek de farklı değil. Bazıları indirme ve yükleme hızlarında farklı hız seçenekleri ortaya koysa da, genel olarak hepsi mobil çalışma ortamında işinizi görecek bir performans ortaya koyabiliyorlar.
Bu arada, 3G modem satın almadan önce 3G modem özelliğini dahili olarak taşıyan bir dizüstü bilgisayar satın almayı da düşünebilirsiniz. Böylece modemi bilgisayarınıza
bir ek parça olarak takmak zorunda kalmaktan da kurtulursunuz.


3G bağlantı çoklayıcılar
3G bağlantısını gittiğiniz yerde sadece tek bir bilgisayarla değil, birden fazla bilgisayarla veya akıllı cihazla paylaşmayı düşünüyorsanız, alternatifleriniz arasına 3G modem çoklayıcıları alabilirsiniz. Bu aygıtların yaptığı iş, 3G bağlantısını WiFi sinyallerine dönüştürerek birden fazla aygıtın bu bağlantıdan aynı anda faydalanabilmesini sağlamak.


Cep telefonu satın alırken


• Sırf moda, eğilim diye dokunmatik ekranlı modellere yönelmeyin. Yönelecekseniz de önce mutlaka deneyin, sonra karar verin.
• Pil ömrü önemlidir. Özellikle aktif kullanım sırasında sizi yarı yolda bırakmayacak modellere yönelin.
• Akıllı telefonunuzun büyük ekranı, internet bağlantısı pili hızla emerek sizi en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda enerjiden yoksun bırakabilir. Böyle durumlar için hafif, ucuz, ama pili haftalarca giden basit modellerden birini yedek olarak çantanızda bulundurmayı düşünebilirsiniz.


3G bağlantı püfleri


Modem USB portunu kapatmasın: Bazı dizüstü bilgisayarlarda USB yuvaları birbirine bir hayli yakın biçimde konuşlandırılır. USB modemin de biraz iri olduğu durumlarda, modem bu yuvayı kaplayarak yanındaki yuvanın da erişilemez olmasına neden olabilir. Böyle durumlarda USB uzatma kablosu kullanmanız gerekir ki, bu da görüntüde ve kullanımda sıkıntı yaratır. Modemi satın almadan önce mümkünse sisteminizde böyle bir duruma sebep olup olmayacağını kontrol edin.
3G bağlantı çoklayıcıya dikkat: Bazı 3G çoklayıcılar, sadece belli sayıda aygıtın aynı anda WiFi üzerinden bağlanmasına izin verirler. Aldığınız aygıtta böyle bir sınırlama olup olmadığını bilerek alın.
Dizüstü alırken dahili 3G tercih edin: Böylece bilgisayarınızdan herhangi bir aygıt veya kablo sarkmasına gerek olmadan doğrudan bağlantı sağlayabilirsiniz.
Pil ömrüne dikkat: Akıllı telefonunuzu modem olarak kullanmayı düşünüyorsanız, telefonunuzun şarjının böyle bir kullanımda çok daha az gideceğini unutmayın. Dizüstü bilgisayarınıza 3G modem bağlayarak bağlantı kurmak da dizüstü bilgisayarınızın pil ömründen bir miktar götürecektir.


Windows 7’li bilgisayarı olan 3G’yi kolayca paylaşıyor


Bilgisayarınızda Windows 7 işletim sistemi varsa, herhangi bir ek donanıma ihtiyaç duymadan, sadece USB 3G modeminizi kullanarak da internetinizi paylaştırabilirsiniz. Connectify adlı ücretsiz yazılım, Windows 7’deki sanal WiFi adı verilen bir özellikten faydalanarak bu işi birkaç basit adımda yerine getiriyor.
Bunun için önce yazılımı indirip bilgisayarınıza kuruyorsunuz, çalıştırdıktan sonra karşınıza çıkan yönergeleri adım adım takip ediyorsunuz. Bu süreçte size hangi bağlantıyı paylaştırmak istediğiniz, yayın yapacağınız bağlantı noktasınının adının ne olacağı, bu bağlantı noktasına bağlanacak olan bilgisayarların hangi güvenlik protokolünü kullanacağı ve bağlanmak için gereken şifre gibi sorular soruluyor. Bu iş de bittikten sonra program bilgisayarınızın üzerinde bir bağlantı noktası oluşturuyor ve arka plana geçerek çalışmaya devam ediyor. Artık tek yapmanız gereken, WiFi üzerinden internete bağlamak istediğiniz diğer aygıtlarda WiFi ağ taraması yapmak ve Connectify üzerinden belirlediğiniz bağlantı noktasını seçerek yine kendi belirlediğiniz şifreyi yazıp bağlanmak. Windows 7 yüklü bir bilgisayarın 3G de dahil mevcut internet bağlantısını diğer cihazlarla paylaşmak işte bu kadar kolay.
Ancak dizüstü bilgisayarınızı bir bağlantı noktası haline getirdiğinizde pil ömrünün bir miktar azalacağını unutmayın. Ayrıca bilgisayarınızın pili biterse bağlantı noktasını kaybedersiniz. Connectify’i connectify.me adresinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz.


Bu işi gören aygıtlar, genelde küçük bir kutudan ibaret oluyorlar. Üzerlerinde yer alan USB yuvasına 3G modeminizi veya SIM kart girişine 3G aboneliğinizin olduğu kartınızı yerleştiriyorsunuz. Aygıt 3G bağlantıyı sağlayarak bir WiFi paylaşım noktası oluşturuyor. Böylece diğer aygıtlarınızdan bu WiFi sinyaline bağlanarak doğrudan internet erişimine kavuşabiliyorsunuz. Bu şekilde bağlantı sağlayan aygıtların bazıları üzerinde dahili pil de barındırıyor. Böylece aygıtı elektriğe bağlamanıza bile gerek olmadan sahip olduğunuz cihazlara saatlerce internet erişimi sağlayabiliyosunuz. Türkiye’de bazı operatörler 3G modem çoklayıcı aygıtları belli bir ücret karşılığında veya özel kontratlarla
hediye etmek yoluyla tüketicilere ulaştırma yoluna gidiyorlar. Bunun yanında, operatörle sözleşme yapmadan bu işi yapan özel çözümleri teknoloji marketlerinden satın almak da mümkün.


Akıllı cep telefonları
3G modeminiz yoksa veya yanınızda değilse, bazı durumlarda akıllı telefonunuzu da 3G modem olarak kullanabilirsiniz. Çoğu akıllı telefon, Bluetooth bağlantısı yoluyla veya doğrudan kendisini bir WiFi paylaşım noktası haline getirerek 3G internet bağlantısını doğrudan paylaşabiliyor.
Yalnız bu paylaşımı mümkün hale getirmek için, özellikle Bluetooth bağlantısı kuracaksanız birkaç eşleştirme prosedürü gündeme gelecektir. Bu iş ilk kez yapacaklar için biraz zahmetli olsa da, bir kez becerdiğinizde bu işi kolayca yapabileceğinizi göreceksiniz.
Tabii cep telefonunuzu 3G modem olarak kullanmayı tercih ettiğiniz durumlarda, cep telefonunuzda kullandığınız hattınızın 3G veri paketlerine dahil olması gerektiğini söylememize gerek yok.


5- AKSESUVARLAR
Dizüstü bilgisayar, masaüstü bilgisayar, akıllı telefonlar ve bağlantı çözümlerinin yanında özellikle mobil çalışma deneyiminizi zenginleştirecek aksesuvarlardan da bahsetmemek olmaz.
Verilerinizi güvenceye almak için:
Taşınabilir depolama aygıtları
Gerek sistem yedekleme gerek dosya taşıma için olsun, taşınabilir depolama cihazları çoğu bilişim gezgininin çantalarında olmazsa olmaz bir yer tutuyor. Çoğu küçük bir defter gibi tasarlanan ve koyulduğu yerde bir cüzdan kadar yer kaplayan bu cihazları taşıması da son derece kolay. Farklı markalara sahip depolama aygıtları çeşitli kapasite, renk ve tasarımlarda bulunabildiği gibi, cihazı bağladığınızda doluluk oranını disk üzerinden görebileceğiniz modeller ve Mac bilgisayarlar için özel üretimleri de mevcut.
Üstelik bunların çoğu kıymetli bilgilerinizi yanınızda taşıyabilmenizi sağlamanın yanında, sisteminizin başına bir şeyler gelmesi riskine karşı verilerinizi kolayca yedekleme olanağı da sunuyor. Bazılarında yedeklemek ve yedeği geri yüklemek aygıt disk üzerinde yer alan tek bir tuşa basmak kadar kolay.


Yüzünüzü göstermek için:
Web kamera

Günümüzde çoğu bilgisayar kapağında web kamerayla birlikte gelse de, sizde bu yoksa küçük bir kamerayla bu açığı kapatabilirsiniz. Üstelik harici kameralarda seçeneğiniz daha fazla ve hassas mikrofon, karanlık ortamlar için aydınlatma bazı gelişmiş özelliklere ulaşma imkanınız da var. Logitech, Microsoft, Creative, Philips, Ttec, A4Tech gibi çoğu marka farklı ihtiyaçlara yönelik çok sayıda kamera seçeneğine sahip. Tabii dizüstü bilgisayarınız için kamera beğenirken teknik niteliklerin yanında kolay takıp çıkarabilme ve kolayca taşınabilme gibi özellikleri de göz önünde tutmakta fayda var.


Sesinizi duyurmak için:
Bluetooth kulaklık

Bluetooth uyumlu kulaklıkları çoğumuz sadece cep telefonlarında kullanmaya özgü ürünlermiş gibi düşünürüz. Oysa bunlar kalabalık ve gürültülü ortamlarda dizüstü bilgisayarınız üzerinden sesli ve görüntülü iletişim kurmak için de oldukça ideal cihazlar. Bluetooth uyumlu kulaklığı dizüstü bilgisayara tanıtıp, Skype veya MSN gibi yazılımlarda ayarladığınızda hem sesinizi duyurmak için sürekli bilgisayara doğru eğilmek zorunda kalmazsınız, hem karşınızdakini duymakta zorlanmazsınız. Cep telefonu üreten çoğu markanın ürünleri
haricinde Jabra, Plantronics gibi markaların da bu alanda ideal çözümlerine rastlayabilirsiniz.


Daha kolay çalışmak için:
Dizüstü bilgisayar faresi

Kullanıcıların genel olarak dizüstü bilgisayarlarda en çok eleştirdikleri noktalardan biri, fare niyetine kullanılan dokunmatik arabirimin gerçek bir fare kadar kolay kullanılamamasıdır. Bunun için son dönemlerde hızla yaygınlaşan dizüstü bilgisayar farelerinden birini çantada tutmakta yarar var. Tercihi yaparken de her türlü yüzeyde kolayca kullanılabilen modellere yönelmeniz kullanım açısından faydalı olacaktır.


Hesabını bilmek için:
Numerik klavye

Kolayca taşınmaya uygun dizüstü bilgisayarların sıkışık klavyesi numerik klavye barındırmaz. Diğer yandan yaptığınız işler hesap tablosuyla yakından ilgiliyse, zaman zaman numerik klavyenin eksikliğini de hissedersiniz. Bu gibi durumlar için çantanızda ayrıca bir numerik klavye bulundurmak iyi bir fikir olabilir. Kablolu veya kablosuz olarak dizüstü bilgisayara bağlanabilen bu bağımsız numerik klavyeler, hesap işleri söz konusu olduğunda elinizi rahatlatacaktır. Üstelik bazı modelleri bilgisayara bağlamadan, hesap makinesi olarak da kullanabilirsiniz.


Hırsızlıktan korunmak için:
Kensington uyumlu kilit

Sürekli taşıdığınız ve önemli verilerinizi emanet ettiğiniz dizüstü bilgisayarınızın yanından bir nedenle ayrılmak zorunda kaldığınızda güvenliğini sağlamak da çok önemli. Böyle bir endişeniz varsa, neredeyse bütün dizüstü bilgisayarlarda bulunan Kensington güvenlik yuvasını kullanan kilitleme aksesuvarlarından bir tane edinmenizde fayda var. Kilidin ucunu dizüstü bilgisayar üzerindeki özel yuvaya yerleştirip ucundaki çelik kabloyu masa ayağı, kalorifer borusu gibi kolay hareket ettirilemeyecek bir yere bağladınız mı, en azından potansiyel hırsıza zaman kaybettirmiş olursunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder