18 Ocak 2011 Salı

100 Soruda Gülen Hareketi

Fethullah Gülen ve onun telkinlerinin etkisiyle bir araya gelen insanlar “cemaatleştiler”, sayıları günbe gün arttı, medya ve ekonomi dünyasında etkinliklerini artırdılar, yurtdışına açıldılar, yurtdışında okullar açtılar. Dolayısıyla da başta ülkemiz olmak üzere birçok ülkede merak edilen “Gülen ve Hareketi” çok sayıda kitaba, konferansa ve akademik çalışmaya konu oldu. Birçok kişinin sempati duyduğu cemaat, bazı basın yayın organları ve bir kesim insanlar tarafından ise tehlike olarak görüldü ve görülmeye devam ediyor. Cemaati tehlike olarak gören kesim Ergenekon sürecinde ortaya çıkan belge ve bilgilerde cemaatin parmağının olduğunu düşündü ve bu kuşkuları Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında yer alan iddialarla birlikte ayyuka çıktı. Kimilerine göre “cemaattiler” kimilerine göre ise bir “Gönüllüler Hareketi”… Cemaat iseler birtakım temel gereksinimlerin karşılanmasını kolaylaştıran, ilişkileri geçmişten gelen değerlerin düzenlediği ve insanların herhangi bir zorlamaya tabi olmaksızın katıldıkları “geleneksel cemaat” miydiler yoksa modern toplumlarda veya cemaatlerde görülen gönüllü ilişkilerin esas olduğu ve ortak karara dayanan kurallarca yönetilen “yeni cemaatleşme tipi” miydiler? Bütün bu tartışmaların eşliğinde cemaat denince ilk akla gelen Gülen Hareketi ile ilgili şu sorular sıkça sorulmaya başlandı: Cemaatin temel ilkeleri nelerdir? Niye Fethullah Gülen? “Gülen hareketindeki” insanlara Gülen’in hangi söylemleri cazip geliyor? Gülen hareketi bir tarikat mıdır? Cemaat yapısı içinde bireyin yeri nasıl belirlenmiştir ve birey cemaate teslim olmadan özgür iradesini korumayı nasıl başarıyor veya başarabiliyor mu? Gülen’in laiklik anlayışı nasıldır? İran’daki gibi bir dini rejim istemekte midir Türkiye’de? Gülen cemaati devlete alternatif bir teşkilatlanma mıdır? Hareketin finans kaynakları nelerdir? Yurtdışına açılan okulların kaynakları nasıl sağlanıyor? Bu okulların gayeleri nelerdir?  Ve daha birçok soru… Evet, bütün bu sorular ve daha fazlası merak ediliyordu birçok insan tarafından. Gerçekten neydi bu Gülen Cemaati? Kimlerdi bunlar?


İşte tüm bu soruları, 1995 yılında Türkiye’nin ilk Doğu Raporu’nu yazdığında raporu büyük ses getiren Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ( Mülkiye ) Öğretim Görevlisi ve Bugün gazetesi köşe yazarı Prof. Dr. Doğu Ergil’in Mayıs 2010′da Timaş yayınlarından çıkan yaklaşık 400 sayfalık “100 soruda Fethullah Gülen ve Hareketi” adlı kitabı cevaplandırıyor. Yukarıdaki soruların yanıtlarını hem Gülen’in kendi ağzından verdiği cevapların hem de Ergil’e sunduğu daha önce yayımlanmış beyanlarının derinlikli toplumbilimsel analizini içeren bu kitapta buluyoruz. Büyük bir çabanın ürünü olan kitabın hazırlanış aşamasında Ergil Fethullah Gülen ile 2 kez, Gülen’in uzun bir süredir yaşadığı ABD’nin Pennsylvania eyaletindeki ikametinde buluşup, görüşmüş.


Peki, ama yukarıdaki sorular kitapta nasıl cevaplandırılmış? Birçok sorunun sayfalar süren cevabı var kitapta ancak aşağıda 100 sorudan sadece 9 tanesini cevaplarını kısaltarak vereceğim. İşte o merak edilen soru ve cevaplardan bir demet…( Fethullah Gülen’in kısaltılarak FG, kendisini sayan ve sevenlerin deyişiyle Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de kısaltılarak FGH şeklinde geçtiği kitabın başında okuyucuya duyuruluyor )


Soru 7) Gülen Hareketinin temel ilkeleri nelerdir?


Cevap) Kitapta bu sorunun cevabı 3 sayfa uzunluğunda. Ancak cevabı kitaptan şu cümlelerle aktarabiliriz: ” Bu sorunun yanıtı, Fethullah Gülen’in bir din adamı olduğu gerçeğinden ayrı düşünülemez. Söylem ve eylemleri bir süreç içinde gözlendiği zaman FGH’ nin gelenekle moderniteyi uzlaştırmaya çalıştığı görülür. Ona göre toplumun üç özelliği vardır: Toplumsal uyum- ki bunun somutlaşmış biçimi demokrasidir-, çalışma ve üretkenlik-ki bu kavramlar yatırımcılık ve girişimcilik biçiminde gerçekleşirken serbest pazar ekonomisinin gelişmesini de sağlar- bir de ahlak ve dayanışmanın toplumsal istikrarı sağlaması. Gülen öğretisindeki kuvvetli milli damar her zaman sezilir. İzleyicilerine; milletlerini güçlendirmeyi, diğer insanlara açılmayı ve geniş insanlık ailesini kucaklamayı salık verir. FGH bu konuda üç manevi aracı teklif eder: Tevazu, müsamaha ve kendini insanlığa adamak.”


Soru 8) Bugün birçok İslam düşünürü, öğreticisi ve İslam adına çeşitli uygulamalar yapan insan ( icracı) varken FGH’ nin öğretisinde izleyicilerine cazip gelen nedir?


Cevap) “Bu soruya üç yanıt verilebilir:


a- İçe kapalı değildir. Bu kitle, dünyayla barışık, billurlaşmakta olan Yeni Dünya’dan korkmayan, hatta onu kendi değerleriyle karşılamaya hazır bir topluluk oldu. Ancak bunu yaparken hiçbir zaman dinsel cemaatin dar sınırlarına sıkışmadı.


b- Otoriteyle kavgalı değildir; farklılıkların armonisini savunur. Siyasal grup ve otoritelerle ne kavgalı, ne de onlarla yol arkadaşı.


c- Dışsal, yani zorlayıcı bir ahlak anlayışına sahip değildir. Gülen ve izleyenleri için ahlak, insanın kendisiyle ve diğer insanlarla diyalogunun ölçüsü olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için bir dışsal- otorite gerekmez.” Daha sonra kitapta a, b ve c şıkları tek tek açılarak cevap verilmiş soruya. Buradaki b şıkkı ise bana 31 Mayıs 2010 günü İsrail askerlerinin, Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırmalarının ardından Gülen’in yaptığı açıklamaları ve açıklamanın ardından medyada kopan fırtınayı hatırlattı.


Soru 13) Gülen Hareketi bir tarikat olarak nitelendirilebilir mi? Manevi alana ilişkin öğretileri ve günlük hayata ilişkin pratikleri, ona tarikat denmesine olanak verir mi?


Cevap) ” Gülen hareketinin temel dinamikleriyle klasik İslam tarikat geleneğinin dinamikleri benzeşmekle birlikte hareket, gerek bir sivil inisiyatif olarak örgütlenme biçimi, gerekse kültürleşme ( esas aldığı değerler ve onları uygulama ) biçimi ile tarikat örgütlenmesinden ayrışmaktadır. Tarikat, daha özel ve mahrem olana yöneliktir. Kişiyi ( salik’i yani tarikat yolunda olanı ) dünyadan soğutur, sosyal hayatın içinden kopararak bireysel ve ruhi tecrübe ve çileleri yöneltir. Üyelerini bütünüyle sosyal hayattan koparmasa da tarikat, daha katı, açılıma çok da dirençli disiplin içinde tutar. Gülen hareketi, tarikattan ziyade Mevlana, Yunus, Yesevi çizgisinde bir izdüşümüdür. Adeta onların çağdaş bir izdüşümüdür.”


Soru 15) Fethullah Gülen’in ilk izleyenleri, yeni geldikleri kent ortamında dini değerleri merkeze alan bir cemaat yaşamına ihtiyaç duyan insanlardı. Dayanışma ve yardımlaşma onlar için önemliydi. Bu cemaat yapısı içinde bireyin yeri nasıl belirlenmişti ve birey cemaate teslim olmadan özgür iradesini korumayı nasıl başaracaktı? Bu sorunu pratikte ve öğretide nasıl çözdünüz?


Cevap) ” Sayın FGH, ‘Sorudaki cemaatleşmeyle alakalı hususlara aynen katılmak zor’ dedikten sonra, sorunun ikinci bölümünü yanıtladı. Gülen düşüncesi ve dayanışma ideolojisinin önemli kavramlarından birisi ve bireyin topluluk içinde kaybolmasını engelleyen emniyet sübapı şura olgusudur. Kur’an’ın hükümlerine bağlanan şura olgusu, cemaat mensuplarının kendi aralarında aldıkları kararları ve düzenledikleri ilişkileri birbirlerine danışarak ve dayanışma içinde gerçekleştirmeleridir. Bu, inanan bir toplumun en önemli özelliğidir. FGH’ ye göre eşitliğe, katılmaya ve dayanışmaya olanak veren şura, Kur’an- ı Kerim’de namaz ve infakla ( geçindirme, yedirip içirme) aynı çizgidedir.”


Soru 17) Fethullah Gülen’in laiklik anlayışı nasıldır?


Cevap) “FGH, yürürlükteki hukuk kurallarına bakarak laisizmin diyanetin dünya hayatına, idarenin de dini hayata karışmaması; herkesin kendi sosyal ortamında inancını özgürce yaşayabilmesi olarak anlaşılması gerektiğini savunuyor. FGH’ ye göre insanlar, bir dine mensup olup olmama konusunda kendi serbest iradeleriyle karar vermeliler.” Kitapta bu sorunun cevabında Gülen, laik ve laikleşme arasındaki farktan da bahsediyor.


Soru 45) Gülen hareketini devlete alternatif bir teşkilatlanma olarak gören ve göstermek isteyenler var. Durum gerçekten böyle mi?


Cevap) ” Bazıları diyorlar ki ‘Siz fahri elçilik yapıyorsunuz, fahri konsolosluk yapıyorsunuz, fahri ataşelik yapıyorsunuz, devletin alternatifi misiniz?’ Buna benim cevabım şudur: Şayet, sizin ulaşamadığınız yerlerde, bazı kimseler bu işi yapıyorlarsa onları takdir etmek lazım. Demek orada bir boşluk varmış. Layıklar veya değiller, bu boşluğu o insanlar dolduruyorlarsa, sevinmek lazım; arkalarında durmak ve onları desteklemek lazım.”


Soru 51) Hareketin finans kaynakları nelerdir? Bağışlar şeklinde başlayan kaynak temini, küresel bir etkinlik ağını şu anda nasıl ayakta tutmaktadır?


Cevap) ” Rabıta’nın veya ABD’nin maddi yardıma bulunduğundan tutun, çeşitli istihbarat örgütlerine angaje olunduğuna varıncaya kadar değişik iftiralarla karalamaya çalıştılar. ‘Çamur at, yapışmasa da izi kalır’ felsefesinden hareket ettiklerini zannettiğim bu insanlar, kendi düşüncelerinde asla başarıya ulaşamadılar. Bizim alnımız ak ve açıktır, hayatımızın hiçbir döneminde, daha sonraları yüzümüzü kara çıkartacak, bu kabil şeyler içine hiç mi hiç girmedik. Bundan sonra da Allah’ın izniyle girmeyeceğiz. Evet, böylesi büyük çapta hizmetlerin gerçekleşebilmesi için maddi kaynaklara ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Biz onu hep, Efendimiz’in sünnetinde gördüğümüz usul üzerine halka dayanarak götürmeye çalıştık. Elbirliğiyle çalıştık ve çeşitli vesilelerle halkımıza tercih ettik. Onlar da destek verdiler. Bu konuda halk önünde de, Hak katında da veremeyeceğimiz bir kuruşluk hesabımız yoktur.”


Soru 80) Okulların güttüğü gaye nedir? Başlangıçta neydi, şimdi nedir?


Cevap) ” Sevgi, barış, hoşgörü ve kültürler arası diyalogu esas almış, kendi milli ve manevi değerlerine saygılı, dünyayı güzel okuyabilen nesiller yetiştirerek bu ülkelerle Türkiye arasında olduğu kadar kendi aralarında da köprüler kurarak dünya barışına katkı sağlayan nesiller meydana getirmek. Okulların açılış amacı; devletin sırtındaki eğitim yükünü hafifletmek, aynı zamanda milli ve manevi değerleri ön planda tutan, evrensel değerlere sahip çıkan bilinçli gençler yetiştirmektir. Bu amaç, okullar açıldığında da böyleydi, şimdi de bu şekilde devam etmektedir.”


Soru 91) Okulların finansman ihtiyacı veya açığı nasıl karşılanmaktadır?


Cevap) ” Genel itibariyle okullar paralı eğitim vermektedir. Okulların finansman ihtiyacı öğrenci gelirlerinden karşılanmaktadır. Finansman açığı oluştuğunda kurucu şirket ortakları tarafından takviyeler yapılarak bu açıklar kapatılır. Müşterek ev sahibi devletle ortaklaşa açılan okulların belirli masrafları yerel idare tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca durumu müsait olan velilerden yardım alınmaktadır. Bunun yanında eksik finansman açığı orada iş yapan ve Gülen felsefesine sempati duyan hayırsever işadamları tarafından karşılanmaktadır.”       


Özetini anlattığım kitap ” Cemaat, cemaatleşme ve Gülen topluluğunun tarihsel perspektif içinde değerlendirilmesi” başlıklı sonsöz ile bitiyor. Tabii, Gülen Hareketi ile ilgili kafalardaki soru işaretleri de cevaplanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder