9 Ocak 2011 Pazar

Altın Şehir El Dorado ve Amazon Deltasını Keşif

Amazon NehriYeni kıta Amerika'nın keşfinin ardından pek çok kaşif bu gizemli topraklara gelmiştir. Bazıları bu büyük kara parçasının etrafını gezerken, bazıları da Amazon Deltasının derinliklerine kadar inme cesaretini göstermiştir. Bu kaşifler, Amazon Nehri'nin beslediği dünyanın en büyük yağmur ormanlarının arasında ve devasa nehrin labirent misali kollarında gezinmiş, türlü musibetlerle uğraşmışlardır. Bu maceraperestlerin pek çoğu da canlarını vermiştir.


Amazon Nehri

Amazon Deltasının bu denli bir cesareti doğuracak kadar görkemli ve zengin olmasının yanı sıra bünyesinde başka bir zenginlik daha bulunduruyordu. En azından uzun yıllar boyunca kaşifler öyle olduğuna inandı. O zenginlik tamamen saf altınla kaplı olan şehir El Dorado'ydu.


El Dorado'da Kralın sarayının ve zenginlerinin evlerinin, hem içleri hem de dışları altınla kaplıydı. Fakir olanlar ise evlerini saf gümüşle kaplardı. Kralları ise her sabah özel bir banyoya girer ve baştan aşağıya kendini altına bulardı.



El Dorado Kralı Vücudunu Altın Tozuna Bulardı
El Dorado Kralı Vücudunu Altın Tozuna Bulardı

 

Çok eskiden beri anlatılan El Dorado'nun, tahmin edebileceğiniz gibi, yerini bilen yoktu. Sadece büyük bir ada olduğu biliniyordu. Onu keşfeden ve ele geçiren ülkenin dünyanın en zengin devleti olacağı elbette kesindi. Zira El Dorado tüm büyük devletlerdeki altınlardan daha fazla altına sahip bir yerdi. Bu arayışa liderlik eden kişinin ünvanı ise conquistadordu. Yani Ispanyolca fatih anlamına gelen kelime. Bu kişiler yeni dünya arayışına liderlik eden kişilerdi.

O conquistador'lardan biri de Gonzalo Pizarro'ydu. Quito Kasabası valisi Pizarro, El Dorado'yu bulursa Ispanya Krallığı adına çok büyük bir iş başarmış olacaktı. O zamanlar çok değerli olan tarçın ve bu parıltılı şehri bulmak adına kurduğu ekipte, 340 İspanyol, 4000 Indio (yerli), 150 at, 1000 yırtıcı köpek, bir lama sürüsü ve yemek için bir domuz sürüsü bulunuyordu. Başlarına gelecek olan talihsizliklerden dolayı sadece domuzları değil, köpekleri ve atları da yiyeceklerini belki de kimse tahmin etmiyordu.


Gonzalo Pizarro
Gonzalo Pizarro

Quioto'dan yola çıkan ekibin ilk büyük engeli And Dağlarıydı, ki bu oldukça büyük bir engeldi. Pek çoğu yerli bir sürü kişi burada donarak can verdi. Daha sonra aralıksız haftalarca yağan tropikal yağmurlarda ıslandılar, sellerle boğuştular. Pek çok kaliteli tarçın ağaçlarına rastlamışlardı ancak altın kaplı şehirden eser yoktu.

İşlerin iyice kötüleştiği günlerde bir başka önemli kaşif Francisco de Orellana ve ekibi de Pizarro'nun ekibine katıldı. Orellena , Pizarro'nu emri ile çıktığı aramaların birinde karşı koyulamaz nehir akıntısı gerekçesiyle Pizarro'nun yanına geri dönmedi. Bir nevi balta girmemiş ormanın tam içinde Pizarro'yu ölüme terk etti. Pizarro'nun yapacak bir şeyi yoktu. Tekrar zorlu bir yolculukla Quito'ya geri döndü. Sağ kalabilen yaklaşık yüz kişi yola çıktıktan iki yıl sonra elbiseleri yağmurdan çürümüş, kılıçları paslanmış bir şekilde eve döndüler.

Orellana'nın vatan haini mi yoksa koşulların kurbanı mı olduğu hala tartışılan bir mevzu. Geri dönmeye korkan Orellana keşifleri sonunda 1000 altın getireceğini haber ederek canını kurtardı. Orellana bu gezintisi sırasında pek çok şeye de rastlamıştır. Hatta porselen kullanan bir kabileye rastlamış ve biraz daha ilerlerse El Dorado'yu bulacağını düşünmüştür. Ancak basit kanolarıyla, ilkel kabilelerle bile zor baş eden bu küçük ekip gelişmiş bir medeniyetin askerleriyle baş edemeyeceğini düşünüp yoldan geri dönmüştür.
Francisco de Orellana
Francisco de Orellana

Orellana'nın bu yolculuğu Amazon Nehrinin bugünkü adına kavuşması adına önemlidir. Zira ekip savaşçı bir kadın kabilesi tarafında esir alındıklarını iddia etmiştir. Bugün halen Amazon olarak tanınan nehrin adı buradan gelir. Amazonas, yani Amazonların Nehri.

Yolculuğunu yarıda bırakan Orellana vatan hainliği ile suçlandığı için İspanya'da kurulan konseyde kendini savunmak için İspanya'ya gitti. Çeşitli delil ve raporla konseyin karşısına çıkan Orellana konseyi etkilemiş olacak ki, 1545 yılında dört gemi ve yüzlerce yerleşmeciden oluşan filonun başına getirildi. Yolculuk tam bir felaketti. Okyanusu geçinceye kadar dört gemiden biri Okyanus ortasında kayboldu. Diğer gemiler Amazon'a ulaştığında neredeyse tamamen parçalanmıştı. Orellana'nın gemisi de Amazon'un derinliklerinde yok oldu gitti. Orellana'nın eline geçen tek şey Amazon Nehrine isim koymak oldu.

Kaynak: Ekvator Hikayeleri, Gianni Guadalupi - Antony Shugaar, Çeviri; Nazmiye Özgüç, Tubitak Yayınevi, 5. Basım

Bu yazı bionik amele tarafından hafif.org adresli sitede yayımlanmak üzere yazılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder